Dünya tarihinde gelmiş geçmiş en iyi filmler sıralamasında çoğu zaman en iyi film olarak gösterilir Orson welles’in Citizen Kane’i(Yurttaş Kane). Ya da sıralamalarda genelde ilk üçe girer.Orson welles’in 1941 yılında ABD’de çektiği film 119 dakikadır.Film siyah -beyazdır.Yönetmenliğini ve başrolünü Orson welles’in üstlendiği filmin senaryosunu Orson welles ile Herman J. Mankiewicz beraber oluşturmuşlardır.9 dalda Oscara aday olan film sadece en iyi senaryo dalında ödül almıştır.
Birçok ’ en iyi filmler ‘ listesinde bu filmin hep en üstlerde yer almasının nedeni nedir? diye sizde benim gibi merak etmişsinizdir.Yurttaş Kane’i en üstlere çıkaran şey belki de Orson Welles’in kullandığı sinematogrofik dildir.Montaj ve alan derinliğinin çok iyi kullanılmasını sağlayan “deep focus” tekniğinin kullanımı filmi görsel olarak diğer filmlerden ayırmaktadır.Ayrıca o zamana kadar tepeden aydınlatma kullanılırken bu filmde ilk defa yandan aydınlatma kullanılmış ve o zamana dek görmediğimiz tavanlar da artık sahnelerde görünmeye başlamıştır.İlk filmini çeken bir yönetmenin bu yeni teknikleri kullanması ve çektiği ilk filmle gelmiş geçmiş en iyi beş filmden birini yapması bir yönetmenin önceden çok da tahmin edemeyeceği bir durum olsa gerek.Bu filmle ilgili şunu da belirtelim;film ilk yayınlandığı zamanlarda istenilen izlenme oranlarını yakalayamamış ve yapımcısına ciddi miktarda paralar kaybettirmiştir.
Filmin konusu ise şöyle; Charles foster Kane (Orson Welles) vakti zamanında çok büyük miktarda paralara hükmetmiş ama son zamanlarında iflas etmiş yalnız bir eski medya patronudur.Ama ülke çapında hala çok ünlüdür. Kane yaşlı bir adamdır ve saraydan farksız evinde ölür.Ölürken ağzından son çıkan kelime “rosebud”dur.Kimse bu kelimenin ne anlama geldiğini bilmez.Toplumsal olarak da çok popüler bir adam olduğu için bir gazete bir muhabirini bunu araştırması için görevlendirir.Muhabir Kane’in hayatında bulunmuş onu tanımış tüm insanlarla teker teker görüşmekte ve “rosebud”ın ne anlama geldiğini öğrenmeye çalışmaktadır.Biz muhabirin insanlarla teker teker görüşmesini hep flasback’lerle görürüz.Muhabirin görüştüğü her insan da Kane’in hakkında bir şeyler anlatır ve o zamana sürükleniriz.
Film Charles Foster Kane üzerinden “para”,”güç”,”tüketim toplumu”,”insanın yalnızlığı” gibi temaları işler.Bir medya imparatorluğu kuran Kane toplumu istediği gibi yönlendirmiş ve basını tekel hale getirmiştir.Ama yine de ilginç laflar da eder.örneğin “Bu kadar zengin olmasaydım belki çok büyük bir adam olabilirdim.Para beni boğacakmış gibi gelir”der. Kane’in para ve medya ile ilgili söyledikleri bugünün tekelleşen medya devlerine 1941 yılından çakılan bir selam gibidir adeta.
Orson Welles’le ilgili olarak şunu eklemeliyiz.Orson Welles Amerikalıları, Marsılıların Amerikayı istila ettiğine inandıracak kadar başarılı bir radyocu olduğunu,bunun yanında birçok filme ve esere imza attığını Amerikan sinemasında aradığını bulamayınca Avrupaya gittiğini ve orada birçok film yaptığını mezarının ise İspanya’nın özerk Endülüs bölgesindeki küçük bir yerleşim yeri olan Ronda’da olduğu belirtelim.
SAMET KOÇ
iyi bir analiz tebrikler, ayrıca eski zaman sinemaları izlemek süper:)
YanıtlaSilGökhan bey ilginiz için teşekkürler..
YanıtlaSil