İran sineması özellikle son yıllarda ciddi anlamda adından söz ettirir oldu.İşte İran sinemasının bu denli konuşulmasında etkili olan filmlerden biri de Bahman gobadi'nin yönettiği "Kaplumbağalar da uçar" filmidir.Filmin süresi 95 dakikadır.2004 yapımı olan film İran ve Fransa ortak yapımıdır. Başrollerinde ise Soran Ebrahim ve Avaz Latif gibi çocuk oyuncular vardır. Başrollerinde çocukların olması sizi bu filmin bir çocuk filmi olduğu hissine kaptırmasın çünkü Kaplumbağalar da uçar bir ağır dramı resmeder.Film 2005 yılında Berlin Film Festivalinde ödüle layık görülmüştür.
Daha önce "Sarhoş Atlar Zamanı" gibi bir klasik'e imza atan Bahman Gobadi bu filmde Saddam Hüseyin'in zulmünden kaçarak İran-Türkiye sınırına gelen ve burada çok zor şartlar altında yaşamlarını devam ettirmeye çalışan ve çoğunluğunu çocukların oluşturduğu Kürtleri anlatır.Buradaki çocuklar tarlalardan mayın toplayıp satarak geçinmeye çalışmaktadırlar.Mayınlardan dolayı çoğunun ya kolu yoktur ya da bacağı.Film bu ana tema üzerinden Saddamın askerleri tarafından tecavüze uğrayan ve hamile kalıp çocuğu doğuran çok küçük yaştaki bir kızı(Agrin) kolları olmayan ama geleceği görme yeteneğine sahip olan erkek kardeşini(Hengov) ve tecavüz sonucu doğan çocuğu kadraja oturtur.Ve bir de köyün joker elemanı olan ve Agrin'e aşık olan bir diğer çocuk "uydu" vardır.Sınırdaki Kürtler kampta yaşam mücadelesi verirken Saddam devrilir ve Kürtler geri şehirlere dönmeye başlarlar.Ancak uğradığı tecavüzün izlerini -pek tabii olarak-üzerinden atamayan kız çocuğu Agrin doğurmak zorunda olduğu çocukla beraber canına kıyar.
Kaplumbağalar da uçar İran sinemasının tipik özelliklerini barındırır.Gerçek olaylar amatör ama tamamen gerçek oyuncularla çok büyük bir doğallıkla kayda alınır.İran sinemasının son yıllarda dünya çapında ödüller almasında zaten bunlar yatmıyor mu? Mollalar rejimi yüzünden sansürle mücadele eden İranlı sinemacılar kendilerine ait simgesel bir dil geliştirmişler.Cinselliğin yok denecek kadar az olduğu,efektlerin nadiren kullanıldığı bu sinemada oyuncular genellikle çocuklardır.Konular ise gerçek hayattan alınmıştır.Mollalar rejimiyle çoğu zaman ters düşen İranlı yönetmenler uluslararası organizasyonlar da ise birçok ödül almıştır.Örneğin Majid Majidi "Gökyüzünün Çocukları"filmiyle Oscar'a aday olmuştu.Abbas Kiarastomi'nin "Kirazın Tadı" filmi ise Cannes'da Altın Palmiye ödülüne layık görülmüştür.
Biz yıllardır dev sinema sektörlerinin türlü türlü konularla ve dev prodüksiyonlarla hazırladıkları bol efektli ve pahalı filmlerini yiyoruz.İran sineması'nın filmleri belki bizim ağız tadımıza ilk anda pek hoş gelmeyebilir.Ama beğensek de beğenmesek de İran sineması çoğu zaman gerçekleri yansıtıyor.Ve gerçekler çoğu zaman hoşumuza gitmez.
SAMET KOÇ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder